Ve acının çoğu kez tek başına yaşandığı bir dünya.
Sanırım şimdiye kadar yazdığım en zor yazı bu olacak.
Hep yazdım, herkese yazdım. Hayalimi yazdım, olmayanları yazdım, kendime yalan söyledim, bir şeyleri düzeltmek için yazdım, nefretimi dökmek için yazdım, daraldım yazdım, bunaldım yazdım. Fakat bugün bu durumların hiçbirine dahil değilim. Hiçbirinde değilim.
Hayatımda bir kadın var. Sanki geçmişte yaşadıklarıma başkaldırırcasına bana tutunan, beni seven bir kadın. Yanında bir şeyleri “yapmak” zorunda olmadığım, beni izlerken mutlu olduğunu hissettiren bir kadın, daha doğrusu koltukta uzandığı yerde sevgisinden beni izleyen bir kadın. Kendimi ait hissedebildiğim biri. Bunun 30 yıldır kendini her gece uyuduğu odalara dahi ait hissedememiş bir adam için ne kadar değerli olduğunu anlamanız gerek. Gidilebilecek onca yer varken, görülebilecek o kadar kişi varken, benim kalmak istediğim biri.
Keşke daha fazlasını verebilseydim ona. Çünkü, o bana kendisinin fark ettiğinden daha fazlasını veriyor her zaman. Bir insanın hissedebileceği ne kadar sevgi varsa, onu vermeye çalışıyor her zaman. Sadeliğin ve estetiğin, ne kadar sıradan bir şekilde, her anda var olabileceğini kanıtlıyor. Yaşadığımız hayatın iyi ya da kötü diye adlandırılmadan mutlu olma çabasıyla geçebileceğini sadece orada bulunmasıyla bile yaşatabiliyor. O kadar da devasa düşüncelere, derin çukurlara dalmadan, ufak bir dokunuşla mutlu olunabileceğini gösteriyor. Belki de hayat gerçekten bu şekilde geçirilmesi gereken, benim gibi dibe çekilenleri, böyle güzel kadınların yukarı çekmesiyle yaşanabilecek bir olgudur. Belki de kısıtlı sürede yaşadığımız bu hayat denilen olgunun amacı hayatın kendisini anlamlandırmak değil de, hayatımızı anlamlandıracak, değerlerimizi karşılıklı kattığımız hislerle zenginleştirebileceğimiz bir çabadır.
Daha fazlasını yazmak isterdim, yazacağım da. Hepsinden öte, hayatımda ilk defa karşımda beni dinleyen, dediklerimin gerçekten değerli olduğu hissettiren bir insanın varlığının güzelliğini tarif edemiyorum. Bundan öte en çok neşesinin güzelliğini tarif edemiyorum. Bazı anlardaki bana bakışını, gülüşünü. Her bir şeyi. Unutamadığım güzel anlarla doluyor anılarım ve ben bu durumdan her geçen daha mutlu oluyorum.
Kaderin kendisi de, aradığını bulmanın mutlu etmesiyle, bulduğunda aradıklarını görmenin arasındaki mutluluk katsayısını bilmiyordu bence. Ben de bilmiyordum. Bu kadar tam olabileceğimi.
Daha da iyi olacağım, çünkü biliyorum, ne zaman kötü hissetsem, benim iyi hissetmemi isteyen “biri” var.
O’nu çok seviyorum.
….
Her gün için, her gülüşün için.
Hepsi için.
Teşekkürler Beyza.
…
Seni çok seviyorum.
* Art: Untitled No.1 … Micko-vic