Elini alnına koyarak güneş engellenir gibi yapıp, gözlerini kısarak konuşmak çok şeyi ifade eder.
13.01.2019, 21:07
En son çocukluğumda bir kereliğine yemiştim kelle. Onun da artık nasıl bir şey olduğunu hatırlamıyordum. Ofisin sıradan günlerinde olduğu gibi bugün de, öğle vaktinin gelmesini ve internetten hamburger sipariş etmeyi planlıyordum. Öğle vakti gelmişti, hazırdım ama gayrıihtiyari bir şekilde yan odaya bağırdım.
“Aç mısın baba? Sipariş vereceğim.”
On saniye bir sessizlikten sonra ayak seslerini duydum.
“Hadi gidelim de, sana bir kelle ısmarlayım.”
Nedense o an aklıma, insanlığın evrim sürecinde ilikli tanışması ve beyin oluşumu geldi. Sağlıklı bir şey olduğunu düşünerek evet dedim. Kayseri’de kellecilerin hepsi merkezde kapalı çarşının arka sokaklarında toplanmışlardır. Benim, Kayseri’nin en varoş bölgeleri olarak adlandırdığım yerde. Ofisimize yirmi dakika yürüme mesafesi olan yer için kapıdan çıktığımızda hesaba katmadığım bir şey vardı.
Babam yaklaşık iki hafta önce bir kitap okumaya başlamış. İngiliz Derviş. Bir İngiliz ajanının Osmanlı’nın yıkılma ve Cumhuriyet’in kurulması sürecindeki görüşmelerini, operasyonlarını ve anılarını anlatan bir kitap. Bana her zaman ” Armut gibine düşerdi, sen gittin nerelere düştün.” diyen babamın, biraz da olsun fikirlerimi etkilemesi için olsa gerek, ofisten çıktığımız anda kitabı anlatmaya başladı. Yürüyoruz anlatıyor, ışıktan geçiyoruz anlatıyor. Kelle masasına oturduk anlatıyor, sipariş verdik hala anlatıyor. Araya girmem imkansız, çünkü her kurduğum cümle katlanarak bana geri dönüyor.
Bir saatlik anlatımını bölen tek bir an oldu, arkamızda bir ticareti hakkında bağrış çağrış telefonda tartışan vatandaş,
“Allah’ın yok dediğini, peygamber sopayla kovalarmış.” dedi telefondakine. Babam birden durdu ve,
“Aptalın laflara bak, milletin parası azalınca, aklı da azalıyor.”
Dönene kadar bir saat daha kitabı dinledim .
Kelle, kokuyordu.
Keşke hamburger yeseydim…