Yazmak, yazmayı öğrenene kadar saçma.
24 Mart 2015 – Gece 7
İnsan neden sevilme ihtiyacı duyar ki? Ya da neden bir kadının aşk ile sarıldığını hayal etmek bile bu kadar iyi hissettirir? Bir kere birine sarıldığıktan sonra, her seferinde tekrarını istemek ya da eksikliğini hissetmek ne kadar daha devam edecek.
Sabah erkenden uyanmaktan çok, her gün mesai saatleri dahilinde ayaklarımızı yeri delecek kadar, sanki bir anlamı var gibi yere vurmak daha kötü. Olabileceğim en saçma yerdeyim, daha bir süre gidebileceğim yerler yok. Kadınlar yok. Evdekilerin bir kez sesini duymak bile, Kübra’nın neşesi, Rabia’nın masumluğu, annemin sevgisi.
Ezgi aramış annemi. Hiçbir nedeni yok, hatta durumun benimle hiçbir alakası yok. Ben yine hiçbir şekilde, hiçbir olaya dahil değilim.
Kimse elimden tutup beni tanıştırmadı, ya ihtiyacım olmadığını düşünürler, ya da durumlar hiçbir zaman buna müsait olmadı. Daha doğrusu durumlar bana göre hiçbir zaman olmadı, ya ben beceremedim ya da gerçekten söylenenlerin, duyduklarımın hepsi gerçekten doğru. Hepsinin söylediği gerçekten doğru olabilir mi? İnanmak istemiyorum ama gerçekten doğru olabilir mi? Gerçekten aşık oldu mu Emine? Gerçekten sevemedi mi Ezgi? Denedi mi? Denediler mi? Denemeleri değerdim mi ki acaba?
Çok mu hata yaptım? Bir şeyleri yanlış mı yaptım? Kime ne yanlış yaptım?
Geçmiyor vakit, yedi gün oldu. Geçiyor gibi ama şu an geçmiyor. Şimdiki zaman hiçbir şekilde geçmiyor. Fotoğraf makinem olsa geçerdi belki ya da bu kadar ağır olmasaydı şartlar. Mutlulukla beraber özgürlükmüş en önemlilerinden. Bir çok şeyi boşuna zorlamışım, durmuş belki de bazı şeyler, aslında her bir kadın, her bir olay çözülürmüş. Aslında o kadar da zor değilmiş.