Ortadaki babadan sağa dönüyorsun.
2 Nisan 2015 – Gece 16
Bir insan kendi öz oğlunun geçmişini, geleceğini, şimdisini mahvedip, en vurdum duymaz, en pişkin haliyle daha nasıl berbat edebilir hayatını? İnsanlar hiç mi farkına varamıyor durumun. Askerim, askerdeyim, belki de psikolojik olarak zor günler geçiriyorum, annem ağlamamak içi telefonu kapatmamı beklerken, babam denilen adam neden her bir hareketinde mutsuzluk püskürtüyor bana. Uzaklaşmam lazım, merhamet etmemem lazım, kendime yapıyorum her şeyi. Yeni bir şehir gerekiyor bana, başlı başına babam yüzünden.
Kayseri’ye dönemem, yerleşemem. Ailemden, eskilerden, her şeyden uzaklaşmam lazım. Tek başınayım artık, gereksiz insanları, gereksizliklerini yüzüne vurarak terk etmem lazım.
Tüm günüm nefretle geçti, Ezgi’den, Emine’den, babamdan, hepsinden. Eskiyi hatırladıkça beynime kan sıçrıyor. Her ne kadar ilk günlerde özlediğimi zannetsem de, özlesem de, şimdi kendime geliyorum.
Her şeyin farkındayım, herkesi tanıyorum artık. Ne yapmam gerektiğini çok iyi biliyorum, kimseye ihtiyacım yok.
Bu gece yalnızlığımla, yalnızlığımın yalnızlığıyla bile mutluyum.
Ezgi hayatımdan çıktı çıkalı, yani altı 6 aydır ilk defa, babamla yaptığım tam üç dakikalık telefon konuşmasından sonra gözlerim doldu, ağlamadım.
Sözüm söz, aşık olduğum kadın harici hiçbir şey beni ağlatamaz.