Zaman

27 Ağustos 2015 – 163. Gece

Zaman bir acelesinin olmadığının farkına varsa ve yavaşlasa… Ve ben onu görsem ilk defa, zamanın durduğunu zannettiğim bir anda. Sadece “merhaba” diyebilmem üç yılımı alsa mesela. Gözlerine bakabilecek kadar alışmam sekiz yıl sürse, on yedinci yılımızda ellerine dokunabilsem ilk defa. Onunla her yeni bir şey yaşadığımızda zaman kısa bir süreliğine dursa ve biz ilk defa kırk sekizinci yılımızda sevişebilsek. Zamanla beraber biz de yavaşlasak. Her şeyi daha da sindirerek yaşayabilsek. Uzun yıllar alsa birbirimize sevdiğimizi söyleyebilmemiz, belki daha gerçek olur her şey, belki de hiç şüphe kalmaz akıllarımızda.

Ama, onu hayatımda ilk defa gördüğüm an, öyle bir güzel gülümsese ki bana, o bakıştan sonra, hiçbir zaman saatin kaç olduğunu bile fark edemesem.

——————————-

Burası bir durak, buradaki insanlar yemek yerken, sohbet ederken, uyurken bile bekliyorlar. Herkes, zamanının gelmesini bekliyor. Kimsenin beklediği de zamanında gelmiyor…

Sıkıcı, zor, bunaltıcı ama, sanırım burayı da kendime katmasam eksik kalırmışım, fazlalıklarımdan kurtulamazmışım.

Biraz sonra yoluma devam etme vakti. Zamanlaması askerlikle kesişmiş gibi görünse de, alakasız olarak aldığım bir çok karar var. Düşünsene altı aydır sadece kendimle yaşıyorum.

Nasıl satranç oyununda, oyuncular hamlelerini dışarıdaki bir insan kadar net göremiyorsa, ben de öyleydim. Ben de uzun bir süredir dışarıdan izliyorum, anlayacağın birazdan şah, mat.



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir